Doğada Bebek ve Çocuklarda En Sık Rastlanan Hastalıklar
Ebeveynleri, çocuklarını doğaya götürmekten alıkoyan tedirginliklerin başında, ev ortamından uzakta hastalık riski ve anında tedavi imkanının kısıtlı olması geliyor.
Ebeveynleri, çocuklarını doğaya götürmekten alıkoyan tedirginliklerin başında, ev ortamından uzakta hastalık riski ve anında tedavi imkanının kısıtlı olması geliyor.
Her geçen gün -biraz da ekonomik krizin etkisiyle tatili ucuza getirmek için- doğada kamp kuranların arasına daha çok çocuklu aile katılıyor. Gerekli sağlık önlemleri alındıktan sonra, bebek ve çocukların da dağda taşta yanımızda olmasında hiçbir sakınca yok…
Bütün sporlar gibi kış sporlarının da tadına doyulmaz, ancak diğer mevsimlere kıyasla, kışın doğaya adım attığınızda çeşitli sakatlıklara daha çok maruz kalabiliyorsunuz. Bugünkü yazıda kayak ve snowboard yapanların en çok karşılaştığı 10 kış sporu sakatlığından bahsedeceğiz.
Doğa sporlarında yaşanan kazalar neticesinde, deri dokusu ve yumuşak doku yaralanmaları sıklıkla görülür. Çok basit bazı temel bilgiler öğrenerek, siz de bu tip yaralanmalara ilk müdahaleyi yapabilirsiniz.
Baffin bir ada. Hem de ıssız. Durum sandığınızdan daha farklı. Yer bu defa pasifiğin sıcak suları değil, kutup dairesi. Palmiyelerin yerine dev kaya duvarları var. İki tane britanya Adası büyüklüğündeki Baffin’de en az 50 tane El Capitan var.
Daha önceki yazılarımızda çığa neden olan başlıca faktörlerden bahsetmiş, hava koşullarının çığ tehlikesini meydana getiren en önemli etmen olduğunu belirtmiştik. Türkiye’de son 60 yılda çığdan ölenlerin sayısının 1000’den fazla olduğunu biliyor muydunuz?
Doğada zor şartlarla mücadele etmek, kaybolunca hayatta kalmak, yalnızca doğa sporlarıyla uğraşanların kaderi değil. Bu zor durumdan kurtulmak için illaki doğa sporcusu olmanız gerekmiyor. Bugünkü yazıda, doğada kaybolduğunuzda nasıl hareket etmeniz gerektiğini anlatacağız.
Durup dururken veya sakince koşarken aniden ayağınıza kramp giriyor, kıpırdayamaz hale mi geliyorsunuz? Size birkaç saatmiş gibi gelen bir süre boyunca acı çekiyorsunuz. Ne zaman, nereden geleceği belli olmasa bile, kramp o kadar da gizemli bir şey değil aslında.
Avustralya’nın Ulusal Bilim Ajansı tarafından yayınlanan yeni bir rapora göre, derin okyanus tabanında tahminen 15 milyon ton mikroplastik birikti. Bu, okyanus yüzeyindeki plastik kirlilik miktarının iki katından daha fazla bir değer.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre her yıl yaklaşık 100.000 kişi doğal afetlerde (depremler, volkanik patlamalar, kasırgalar, tsunamiler, seller, orman yangınları ve kuraklıklar) hayatını kaybederken, dünya çapında 150 milyondan fazla insan bundan etkileniyor. Bugünkü yazının konusu, bize Doğa Ana’nın ne kadar güçlü olduğunu hatırlatan geçmişte yaşanmış doğal felaketler.
Yoğun kar yağışlı bir geceden sonra uyandığınızı hayal edin. Pencereden dışarı bakarsınız ve beyaz bir dünya görürsünüz. Ancak bir musluğu veya dondurucuyu açarsanız, sıvı su ve buzun genellikle berrak göründüğünü fark edeceksiniz. Peki kar neden beyaz?
Glifosat, etkili bir herbisit, yani yabani ot öldürücü olarak çalışan kimyasal bir bileşiktir. 2016 yılında yapılan bir araştırmaya göre, dünyada en yaygın kullanılan herbisit kimyasalıdır. Glifosat, tarım arazilerinden ev ve apartmanların arka bahçelere kadar, istenmeyen yabani bitkilerin olduğu her yere kullanılmaktadır.
Ozon, birbirine bağlanmış üç oksijen atomundan oluşan açık mavi bir gazdır . Dünya yüzeyini zararlı ultraviyole (UV) ışınlarından koruyan bu gaz, doğal biçimde yüksek yerlerde oluşur. Ayrıca, yere daha yakın bulunduğunda insanlar ve diğer canlılar için olumsuz etkileri olan bir kirletici olarak kabul edilir.
Yüksek irtifalarda ve doğada tatilini geçiren insan sayısı günümüzde artmaktadır. Bu insanların bir kısmı da ileri yaşta ve kronik hastalıklarla ilgili sıkıntılar çekmektedir. Bu kimselere ne gibi öneriler yapılmalıdır?
Yaygın inanışın aksine, don yanığı, yalnızca kararan doku kaybı olan el ve ayak parmaklarından ibaret değildir. Genellikle, yavaşça ilerleyen his kaybı ve deride olası bir beyazlama ile başlar, bu aşamada sorunun telafisi hala mümkündür.
Broad Peak! Pakistan’ın Karakurum dağlarında, şöhretli K2 dağının hemen karşısında yükselen bu geniş, üç zirveli kaya ve buz yığını, 8047 metrelik yüksekliği ile dünyanın en yüksek 12.zirvesidir.
Türkiye Dağcılık Federasyonu eski logosunda 1966 yılı olarak yazılı olan kuruluş yılı, yeni duyurulan logoda 1936 olarak değiştirildi.
1966 yılından bu yana kullanılan Türkiye Dağcılık Federasyonu logosu, Gazi Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Grafik Tasarım Bölüm Başkanı Prof. Dr. Birsen ÇEKEN tarafından çizilen yeni logo ile değiştirilmiştir. Yeni logo Prof. Dr. Ersan BAŞAR tarafından Ağrı ilinde tanıtılarak kullanıma sunulmuştur.
Vücut artan ısıya iki şekilde tepki gösterir; derideki kan damarlarını iyice açıp, soğutulacak yüzeyden daha çok kan geçmesini sağlayarak ve terlemeyi arttırarak. Terleme, buharlaşmayla soğumanın yanı sıra su ve elektrolit (tuz) kaybına yol açar. Susuzluk hissi, su ihtiyacını belirtmesi açısından güvenilir bir gösterge değildir ve vücut 1 litre kadar su kaybetmeden ortaya çıkmaz.
Dağlarda, özellikle de kış koşullarında hidrasyon veya yeterli su tüketimi çok önemlidir. Yüzde 10’luk bir dehidrasyon termal kontrolde yüzde 30-40’lık bir azalmaya neden olmaktadır. Su gereksinimlerimiz 800-1000 ml idrar, 100 ml dışkı için ve 600-1000 ml de ciltte ve ciğerlerde oluşan farkına varılmayan kayıptan dolayı günlük toplam olarak 1500 ml’dir.
Spor aktiviteleri, çeşitli kazalar ve bazı hastalıklar eklem ağrılarına sebep olabilir ancak bu eklem ağrıları yüzünden hayat kaliteniz düşmesin. Eklem ağrılarından kurtulmak mümkün.
Kendisinin çok büyük bir hayranı olmakla beraber, kıskanmaktan da kendimi alamıyorum. Sanki ben hayal kuruyorum da o yaşıyormuş gibi geliyor. Merakım, hayatını araştırmaya sürükleyince de şunu farkettiriyor; Renan Öztürk azmin vücut bulmuş hali.
Enerji yetersizliği, amatör veya profesyonel olarak sporla uğraşan bireyleri zaman zaman rahatsız eden bir durumdur. Özellikle spor yapmaya yeni başlayanlar, halsizlik olarak tabir ettikleri bu durumu daha fazla yaşıyor ve faaliyet süresince performanslarını yüzde yüz sergileyemediklerini düşünüyorlar. Maalesef bu durum düzenli antrenmanlarla azaltılsa da, tek başına antrenman istenilen verimi almaya yeterli olamayabiliyor.