Sağlık Sorunları Bilinen Kişilerin Dağa Gidişleri

Yüksek irtifalarda ve doğada tatilini geçiren insan sayısı günümüzde artmaktadır. Bu insanların bir kısmı da ileri yaşta ve kronik hastalıklarla ilgili sıkıntılar çekmektedir. Bu kimselere ne gibi öneriler yapılmalıdır?

1- Yüksekliğin etkileri ve dağ koşulları

Yükseklikle beraber düşen barometrik basınç deniz seviyesinde solunan havadakine oranla oksijenin azaldığını ifade eder. Vücudun oksijen transport sistemi bu zorluk altında çalışmaya devam ederken, bu sistemi normal şartlarda zorlayan kronik hastalıkları olan kişilerde sorunlar artar. Özellikle kalp ve solunum sistemi hastalıkları yüksek irtifada performansı etkiler.

İrtifa dışında, dağ koşulları başka zorlukları da içerir. Hava sıcaklığındaki düşüş irtifa ile artar. Kat edilecek mesafeler genellikle gelişmemiş ülkelerde ve vahşi doğa içinde yer alır, bu şartlarda mide-barsak sistemi problemleri sık görülür ve medikal destek kısıtlıdır. Yüksek irtifada yapılan tatiller katılımcılara ciddi bir egzersiz yükü getirmekte, özellikle diz, kalça eklemlerine ve sırt bölgesinde zorlanma görülmektedir. Ayrıca tatil sırasında karşılaşılan farklı kültürler ve yaşam stilleri, yoksunluk ve diğer zorluklarla birleşince bazı kişilerde psikolojik strese neden olmaktadır.

Ekip ruhu (ekibin üyelerinin birlikte hareket etmesi) ekspedisyon veya yürüyüş türü faaliyetlerde, şehir yaşamına göre öne çıkan bir yaklaşımdır. Ekibin bir üyesinde ortaya çıkacak olan hastalık veya sorun tüm ekibi etkilemekte, hatta diğer üyelerin güvenliğini de tehdit etmektedir. Bu nedenle, etik olarak sağlık sorunları olan ekip üyelerinin bu sıkıntılarını ekip lideri veya ekipteki sağlık personeli (varsa) ile paylaşması zorunludur.

2- Solunum sorunları

Kronik obstrüktif akciğer hastalıkları

Bu grup altında sınıflandırılan kronik bronşit, amfizem ve diğer akciğer sorunları deniz seviyesinde nefes darlığı yaptıkları için, beklendiği üzere hastalar irtifa artışından olumsuz etkilenir. Nefes darlığı belirginleşir ve hipoksemi gelişir. Artan pulmoner basınç cevabına bağlı olarak pulmoner hipertansiyon (pulmoner arter basıncı artışı) gelişir. Bu değişiklikler yüksek irtifa pulmoner ödem gelişme riskini arttırır.

Öneriler:

  • Hasta deniz seviyesinde istirahat halindeyken veya hafif işgücü (<100 W) uygularken nefes darlığı çekiyorsa, yükseğe çıkmamalıdır. (800-1500m gibi düşük irtifalara dahi çıkması önerilmez)
  • Hasta deniz seviyesinde şikayet tarif etmiyor ise, yapılacak seyahatin tipine ve stiline göre, 1500-2000m irtifalara çıkması mümkündür. Kişisel ve anlık limit dikkatle takip edilmelidir! Bu yükseklikte kandaki oksijen satürasyonunun (SaO2) deniz seviyesine göre %5 oranında azalması beklenir.
  • Dekompanse Kor Pulmonale (akciğer hastalığına ikincil olarak gelişmiş sağ kalp yetmezliği durumu) tanısı almış olguların yükseğe çıkması önerilmez. Yükseklikle beraber artan pulmoner arter basıncı sağ kalp ventrikülüne yükü arttırır.
  • Steroid tedavisi alan hastaların 3000m üzerine çıkması halinde, kortikotropin hormonunun hipoksiyi arttırıcı etkisinde korunmak amacıyla alınan steroid dozu iki katına çıkarılmalıdır.

Not: Yeterli pulmoner rezervin varlığına yönelik şüphe varsa ani irtifa artışından (teleferik, helikopter uçuşu gibi) kaçınılmalıdır.

Not: Blue bloaters (mavi-şişman: hipoksi halinde düşük ventilatuar gücü olan, kronik bronşitin baskın olduğu kişiler) gurubu hastalara özellikle dikkat edilmelidir.

Not: Eşlik eden kalp hastalığı varlığında, irtifaya bağlı olarak gerçekleşen performans düşüşü, sağlıklı kişilerle karşılaştırıldığında belirgin olarak ortaya çıkar.

Astım

Astım hastaları genellikle yüksek irtifada daha az sorun yaşarlar. Her ne kadar bronkospazma neden olan soğuk ve kuru (az nemli) hava solusalar da, yükseklerdeki havada alerjen olmaması nedeniyle olguların büyük kısmında nefesle alınıp verilirken duyulan hırıltı-ıslık sesi (wheezing) azalır. Bu rahatlamada faaliyet sırasında artan sempatik aktivite ve adrenal steroid salınımının da etkisi vardır.

Astımlı hastalarda yapılan bronşial reaktivite çalışmalarında, hipotonik veya metakolin spreye karşı gösterilen reaktivitede iyileşme (azalma) görülmüştür. Ancak, çalışma sadece hafif düzeyde hastalığı olan ve iyi kontrol edilen olgularda gerçekleştirilmiştir. Eğer hasta deniz seviyesinde istirahat halindeyken veya hafif işgücü (<100 W) uygularken nefes darlığı çekiyorsa, yükseğe çıkmamalıdır. (800-1500m gibi düşük irtifalara dahi çıkması önerilmez).

Hastaların günlük kullandıkları ilaç düzenine aynen devam etmeleri ve yeteri kadar yanlarında ilaç bulundurmaları gereklidir. Sprey veya inhaler (nefes alırken içine çekilen) formdaki ilaçlar sıcak tutulmalıdır (çanta yerine, hastanın üzerinde olmalıdır), toz halindeki inhaler’ler ise kuru ortamda saklanmalıdır. Steroid tedavisi alan hastaların 3000m üzerine çıkması halinde, kortikotropin hormonunun hipoksiyi arttırıcı etkisinde korunmak amacıyla alınan steroid dozu iki katına çıkarılmalıdır.

Kistik Fibrozis

Tedavide sağlanan başarıya bağlı olarak, hastalar erişkin yaşlara kadar yaşayabilmekte ve bazıları yüksek irtifa tatili yapmak istemektedir. Hafif irtifanın hastalık üzerindeki etkilerini araştıran çalışmaların çoğu hastaları ticari havayolu uçuşlarında değerlendirmiştir. Bu nedenle, çalışmalar 2000-3000m yükseklik eşdeğerinde oluşan değişiklikleri incelemiştir. Luks ve Swenson, değerlendirmelerinde, %15 O2 soluyan olgularda PaO2(parsiyel oksiyen basıncı) değerinin 50 mmHg altına düştüğünün gözlemlenmesi halinde uçakta oksijen desteği sağlanması gerekliliğini vurgulamışlardır.

Şüphesiz, yüksek irtifa tatilindeki hastalar en azından hafif egzersiz de yapacakları için PaO2 düşüşü daha belirgin olabilecektir. Hipoksik inhalasyon testi bu nedenle egzersizi sırasında da uygulanmalıdır. Ancak bu test çok spesifik olmadığı için, Luks ve Swenson, FEV1 (zorlu ekspirasyonun 1. saniyesinde atılan volüm) değerleri öngörülen değerin %50’sinden düşük olan hastalara uçakta oksijen desteği sağlanmasını önermektedir. Yüksek irtifa tatiline çıkacak hastalar için, irtifanın derecesine bağlı olarak, dar bir güvenlik eşiği bırakılması uygun olacaktır. FEV1 değerleri 1 litrenin altında olan iki hastada kayak tatili sırasında pulmoner hipertansiyon ve kor pulmonale geliştiği rapor edilmiştir.

İnterstisyel akciğer hastalığı

Fibrozisle seyreden alveolit, sarkoidoz gibi interstisyel akciğer hastalığı olan kişilerde hem akciğer kapasitesi sınırlıdır hem de gaz değişim eksiklikleri vardır. Bu nedenle nefes darlığı gelişimine ve PaO2 düşüşüne yatkındırlar. Hafif düzeyde hastalığı olan olgular dışında yüksek irtifa tatili önerilmemelidir.

3- Kalp ve dolaşım sistemi sorunları

Semptomatik kalp sorunları

Semptomatik kalp sorunları olan hastalar (örneğin; stabil olmayan anjin, kalp yetmezliği gibi) yüksek irtifaya çıkmamalıdır.

Sistemik hipertansiyon

Kontrol edilebilen hipertansiyonu olan hastalar için artmış bir risk görülmemektedir. Ancak, kesinlikle normal şartlarda kullandıkları ilaçlara devam etmelidirler. Mümkünse, maksimum iş-yükünü sınırlama potansiyeli olan beta-bloker grubu ilaçların kullanılmaması önerilir. Diüretik ilaçlar, irtifa artışı sırasında dehidratasyon riskini arttırdıkları için, mümkünse kullanılmamalıdır. Bazı alfa-1-blokerleri irtifa artışında solunumumu azaltırlar ve bu nedenle performansı azaltırlar.

Normal şartlarda yüksek irtifaya çıkış sırasında tansiyonun yükselmesi beklenir. Vücuttaki sempatik aktivitenin artışı beraberinde tansiyonun yükselmesine neden olur. Ancak tansiyon artışı kişiler arasında ve aynı kişide farklı zamanlarda farklılıklar gösterebilir. Bunun klinik önemi olup olmadığına dair her hangi bir kanıt yoktur.

Koroner kalp hastalığı

Bu hastaları yüksek irtifa tatili yapabilmesine engel bir prensip kararı bulunmamaktadır, ancak o anki klinik durumuna göre bireysel öneriler yapılabilir. Düşük riskli hastaların orta hatta yüksek irtifaya (örneğin Jungfraujoch, 3454m) çıkmalarının kardiyak risklerini arttırmadığı kanıtlanmıştır.

Öneriler:

  • 2500m üzerinde koroner rezervde ciddi düşüş gerçekleşir. İş-yükünü azalt!
  • Hastalık stabilse ve deniz seviyesinde yapılan egzersiz sırasında semptom oluşmuyorsa 3000m ye kadar yükselmek mümkündür.
  • Özellikle ilk 3-4 gün süresince çok dikkatli olunmalıdır (hafif artmış risk), aşırı egzersizden kaçın!

Not: Asetil salisilik asit (örn. Aspirin) tedavisi yüksek irtifada retinal kanama riskini arttırır, bağırsak kanamasına da yol açabilir)

Not: Normal şartlarda bu grup hastalarda yüksek irtifa hastalıklarının görülme riski artmaz. Ancak bazı çalışmalar kalp yetmezliği olan hastalarda yüksek irtifa pulmoner ödeminin görülme riskinin arttığını göstermiştir.

Koroner By-pass ameliyatı, Anjioplasti girişimi

Başarılı geçen koroner By-pass ameliyatı veya anjioplasti girişimi sonrasında deniz seviyesinde iyi performans gösteren hastalar yüksek irtifanın getirdiği problemler açısından risk altında değillerdir. Anjinası ilaçlarla kontrol altında tutulan hastaların yüksek irtifa seyahati öncesinde kardiyologlarından görüş almaları gereklidir. Daha önce semptomları olmayan kişilerde yüksek irtifaya çıkışın koroner tıkanıklık gelişiminde risk faktörü olup olmaması yönündeki sorunun cevabı bilinmemesine rağmen yüksek irtifanın koroner arter tıkanıklığı açısından yüksek risk faktörü olmadığı belgelenmiştir.

Kalp kapağı değişmiş hastaların aşırı fiziksel egzersizden kaçınmaları önerilir ve bu hastaların anti-koagülan tedaviye devam ediyor olmaları, onlara yüksek irtifa tatili yerine başka alternatifler aramaları yönünde öneri yapılmasını daha yerinde kılar.

Aritmi

Aritmi gelişimi artmaktadır, ancak geçmişte bu risk abartılı olarak yüksek gösterilmiştir. Elektrolit dengesizliği yaratabilecek durumlara dikkate edilmelidir (örn.; akut dağ hastalığına bağlı kusma, diyare gibi). Kardiyal pacemaker (kalp pili) 4000m ‘ye kadar olan irtifalarda problem göstermemiştir (4000m’nin üzerindeki irtifalara yönelik bilgi yoktur). Aritmi egzersizle birlikte şiddetleniyorsa çok dikkatli olunmalıdır! Kompleks aritmi varlığında, hikayede kalp durması (olaydan en az 1 yıl süre geçmeden) varlığında, kardiyak senkopla birlikte seyreden aritmi varlığında veya sol ventrikülün ağır disfonksiyonu ile seyreden aritmilerde bir anlığına bile yükseğe çıkılmamalıdır.

Pulmoner hipertansiyon

Her ne kadar sınırlı bilgi olsa da pulmoner hipertansiyonu olan hastalar yükseğe çıkmaktan kaçınmalıdır, özellikle ağır durumdaki hastalarda orta ve hafif yükseklikler (<1000m) bile sakıncalıdır. 600-1000m aralığındaki düşük yüksekliklerde bile, her vakaya yüksekliğe tam olarak adapte olması için geniş zaman tanınmalıdır! Ani irtifa düşüşü (teleferik, araba veya otobüsle dağ geçişleri) hastaların birden kötüleşmesine neden olur.

4- Kan hastalıkları

Anemi hastaları yükseklikle beraber daha çok nefes darlığı çekmektedirler ve doğurganlık çağındaki kadınların demir depoları azaldığı için, yükseğe çıkmadan önce demir içeren tabletlerden fayda görebilirler. 2000-3000m irtifalarda hemoglobin konsantrasyonunun en az 9-10 g/dl seviyesinde olması önerilir. Fakat toplumun büyük kısmında demir desteğine ve vitamin desteğine gerek olmaz. Kanama veya pıhtılaşma problemi olan hastalar yüksek irtifaya çıkmamalıdır.

Her ne kadar yüksekliğin pıhtılaşma sistemi üzerine etkileri tartışmalı da olsa, tıbbi yardımdan uzak bulunmak, yükseğe çıkmanın önerilmemesi için yeterli bir gerekçedir. Benzer şekilde, her hangi bir nedenle anti-koagülan tedavi altına girmiş hastaların (aspirin dışında, aşağıda belirtilmiştir) tıbbi yardıma yakın yerlerde tatillerini geçirmeleri önerilir.

Orak hücreli anemi hastaları yükseğe çıkmamalıdır. 2000m yüksekliğin üzerinde bile bu hastalarda %20-30 oranında kriz tetiklenebilmektedir, bazı hastalarda 1600m yükseklikte akut semptomlar görülmüştür.

Aspirin, yüksek irtifaya giden birçok kişi tarafından, yükseklikle beraber artan hematokrit değerlerine bağlı gelişebilecek pıhtılaşma sorunlarını önlemek düşüncesiyle kullanılmaktadır. Bu uygulamanın olumlu veya olumsuz etkileri olduğuna yönelik bir kanıt bulunmamakla birlikte, aspirin (veya diğer non-steroidal antienflamatuar ilaçlar) kullanımına yönelik uyarılar mutlaka dikkate alınmalıdır. Yükseklikle birlikte gastrointestinal sistem kanamalarının arttığına yönelik kanıtlar bulunduğu için, rutin aspirin kullanımı desteklenmemelidir. Retinal kanama riski de yüksek irtifada artmaktadır.

5- Endokrin hastalıklar

Diyabet

Yüksekliğin diyabet üzerinde herhangi bir etkisi yoktur ve birçok diyabet hastası dağlarda tatil geçirmeyi tercih etmektedir. İyi kontrol altında tutulan diyabeti olan hastalar yükseklerde problem yaşamazlar ve artan egzersiz yükü nedeniyle insülin sensitiviteleri arttığı için diyabet daha iyi kontrol edilir.

Ancak, tip-1 (insülin bağımlı) diyabet hastaları sorunlarla karşılaşabilirler. Tırmanış günlerinde artan egzersiz insülin ihtiyacını azaltacağı için, bu ayrıntı dikkate alınmadan eski kullanılan dozlar yenilendiğinde hipoglisemi riski doğar. Dinlenme günlerinde ise, deniz seviyesinde egzersiz yapılmadığı zamanlarda alınan doza uyulmalıdır. Bu farklılıklardan ötürü, hastaların kısa aktivasyon süresi olan insülin preparatları kullanmaları önerilir, insülinin kan şekeri monitörizasyonu ile birlikte 3 veya 4 injeksiyonla uygulanması gerekir.

Hasta ve ona eşlik edecek olan kişilerin, tıbbi yardımın olmadığı şartlarda, hipo-hiperglisemi risklerinden, sorunu nasıl fark edebileceklerinden ve nasıl tedavi edeceklerinden haberdar olmalarına ihtiyaç vardır. Glikoz ölçer cihazların ölçüm hassasiyeti yükseklikle beraber bozulabileceği için mümkün olduğunca cihaz sıcakta tutulmalıdır. Diğer bir sorun da yürüyüş sırasında veya dağda insülinin saklanmasıdır. İnsülin dondurulmamalı veya çok sıcakta tutulmamalıdır. İnsülin ve bazı test cihazları UV ışığa karşı hassastır. Test cihazları 14 derece sıcaklığın altında çok düşük kan şekeri ölçüm değeri verirler ve 0 derece altında tamamen işlev görmez hale gelirler.

Brubaker, konu ile ilgili pek çok çalışmayı referans göstererek, her ne kadar hipo- veya hiperglisemi semptomları akut dağ hastalığı semptomlarına benzerlik gösterse de, diyabet hastalığının akut dağ hastalığı açısından bir risk faktörü olmadığını belirtmiştir. Bu araştırmacı, Kilimanjaro, Cho Oyu ve Aconcagua’ya yapılan ve diyabetik hastalarla non-diyabetik kontrollerin karşılaştırıldığı üç ekspedisyonu incelemiştir. Sonuçlar çeşitli olmakla birlikte, beklendiği üzere, zirveye ulaşma başarısı diyabetik hastalarda düşük bulunmuştur. Yüksek irtifada tırmanış veya yürüyüş yapacak olan diyabet hastalarına öneriler ve destek amaçlı kurulmuş olan “Aktif Diyabetikler için Dağlar” organizasyonu bu hastaları takip etmektedir.

Her ne kadar zorluklar içerse de, diyabet hastaları akut dağ hastalığı ile hiper-/hipoglisemi semptomlarını ayırt edebilmek konusunda eğitilmelidir. Tur sırasında hastalar kendi sıvı dengelerini dikkatle izlemelidirler, özellikle diyabetik ketoasidoz koması riski yüksektir. Ağır veya zor kontrol edilebilen diyabet hastaları için yüksek irtifa macera tatili önerilmez. Diyabet komplikasyonları olan diyabetik retinopati, periferik arteriopati, koroner kalp hastalığı ve diğerleri için risk vardır.

Ketoasidoz riski doğuracağından dolayı diyabetik hastalarda asetozolamid kesinlikle kullanılmamalıdır!

Bazı veriler, diyabetik hastaların yüksekte “kutup eli” (parmak uçlarında ağrılı yarıklar oluşumu) gelişimine yatkın olduğunu göstermiştir. Bu hastalar lipid düzenleyici ürünler kullanmalıdır. Çok dar veya çok sıkı ayakkabı giyilmemelidir.

Steroid tedavisi

Adrenal yetmezlik için steroid destek tedavisi alan hastalar, yüksek irtifaya çıkarken, irtifanın yarattığı stres nedeniyle steroid dozlarını arttırmalıdırlar.

6- Gastro-intestinal hastalıklar

Yürüyüşçüler için en sık rastlanan tıbbi sorun ishaldir ve bu soruna yatkınlık öyküsü olan Crohn hastaları veya ülseratif kolit hastalarının bu tür bir tatil planı yapması önerilmez. Peptik ülser hastalığı olanlar yüksek dağlara gitmeden tedavi olmalıdır. Not: Antiasit ilaçlar turist ishali ve diğer ağız enfeksiyonlarının gelişme riskini arttırır. Benzer şekilde, hemoroid, anal fissür gibi hastalıkları ve ciddi şikayetleri olan kişilerin dağlara gitmeden önce tedavi olmaları önerilir. Mekanizması tam açıklanamamış olmakla beraber, yükseklikle beraber gastro-intestinal kanama sıklığı artar. Aspirin, non-steroidal antiinflamatuar ilaçlar ve alkol risk faktörleridir.

7- Nörolojik sorunlar

Migren

Pek çok migren ağrısı çeken kişi yüksekliğe çıkışın migren atağına neden olduğunu belirtir ve atak sıklıkla nörolojik semptomların eşlik ettiği ağır şiddette geçmektedir. Kuvvetli ışık atağı tetiklediği için hastalar yükseklerde çok iyi güneş gözlükleri kullanmalıdır. Her ne kadar migren ağrısı tek taraflı olsa da, gelişen baş ağrısının akut dağ hastalığından, hatta yüksek irtifa beyin ödeminden (genellikle tüm başa yayılan bir ağrıdır) ayırt edilmesi zor olabilmektedir. Migren hastaları daha önce kullandıkları ilaçları yanlarında taşımalı ve ilk bulguları fark ettikleri andan itibaren ilaçlarını kullanmalıdırlar. Tanıda şüphe olduğunda, özellikle de migren ilaçlarının alınmasına rağmen devam eden ağrılarda, akut dağ hastalığı veya yüksek irtifa beyin ödemi tedavisine başlanmalıdır.

Serebro-vasküler hastalıklar

Bilinen veya şüphe edilen geçici iskemik atak, inme-felç veya karotis arterinde darlık-tıkanıklık gibi serebro-vasküler problemler varlığında, yükseklikle birlikte artan hematokrit düzeylerinin pıhtı oluşumunu kolaylaştırıcı etkisi dikkate alınarak, bu tür tatiller önerilmemelidir.

Not: Geçici iskemik atak vakalarında ilk yıl içinde atağın tekrarlama riski %5’dir. Daha sonraki süreçte risk belirgin olarak azalır ve yükseklerde tatil yapılması sorun yaratmaz.

Epilepsi (sara hastalığı)

Beklenenin tersine, yüksek irtifanın epileptik kriz riskini arttırdığı yönünde kanıt yoktur, dolayısı ile iyi kontrol edilen epilepsi olguları için yüksek irtifa tatili, düşük irtifada tepelerde yürüyüş yapmak kadar güvenilirdir. Hastalar mutlaka anti-epileptik ilaçlarını düzenli olarak almalılardır. 3500 metre ve üzerine çıkmak planlanıyorsa, hastanın en az 6 ay süresince epileptik atak geçirmemiş olması gerekmektedir. Tecrübesiz kişiler epileptik atak ile yüksek irtifa beyin ödemini karıştırabilir. Şüphe varsa yüksek irtifa beyin ödemi tedavisine başlanmalıdır!.

8- Eklem ve ligamentler

Yürüyüş, özellikle de uzun süreli iniş kısımları içeriyorsa, yük taşıyan eklemler üzerinde hafif bir güçsüzlüğe neden olabilir. Bu irtifaya bağlı bir sorun değildir, yürüyüşçülerin kendilerini düşük irtifada test etmeleri önerilir. Non-steroidal antiinflamatuar ilaçlar bu konuda değerlidir ve bazı destek ilaçları da alınması gerekebilir. Ağrıdan dolayı ciddi şikayetler ortaya çıkmadan önce ağrı kesiciler yeterli dozda ve tok karına, alınmalıdır.

9- Ağız, burun ve diş sorunları

Burun polipleri solunumu etkileyebileceği için seyahatten önce tedavi edilmelidir. Devam eden diş sorunları da seyahatten önce gözden geçirilmelidir.

Yüksek irtifada diş apseleri sık görülmektedir, muhtemelen immün fonksiyonlardaki azalmanın yansımasıdır. Eve dönene kadarki süre zarfında genellikle antibiyotik tedavisi ile kontrol edilmektedir.

10- Obezite

Obezite, akut dağ hastalığı için bir risk faktörüdür. Geceleri, obez kişilerin arteriel PO2 değerlerinde, karındaki ağırlığın akciğer genişlemesini engellemesi nedeni ile, büyük düşüşler olmaktadır. Tekrarlayan hipoksemi periyotları pulmoner hipertansiyona neden olmaktadır. Ayrıca, bu kişilerde büyük ihtimalle uyku bozuklukları da görülmekte olup, özellikle de obstrüktif uyku apnesi (solunumun kısa süreli durması) sırasında arteriel PO2 değerlerinde çok dramatik düşüşler gerçekleşmektedir.

11- Uyku hastalıkları

Obstrüktif uyku apnesi sıklıkla obez hastalarda görülmesine rağmen obez olmayan kişilerde de görülebilir. Bu grupla ilgili çalışma olmamakla beraber, tekrarlayan arter satürasyonu düşüşleri pulmoner hipertansiyon gelişimine neden olabilir. Yükseklikle birlikte bu ataklar daha ciddi arteriyel satürasyon düşüşlerine neden olacağı için, bu kişilerde akut dağ hastalığı ve yüksek irtifa pulmoner ödemi gelişme riski artmaktadır. Eğer hasta CPAP (sürekli pozitif havayolu basıncı sağlayan maske) tedavisi altında ise, yüksek irtifa seyahatinde geceleri CPAP tedavisine devam etmelidir. Yüksek irtifa akciğer ödeminden kaçınmak için nifedipin profilaksisine başlanmalıdır.

Her yönden sağlıklı kişilerde yüksek irtifalarda santral uyku apnesi görülebilir. Eğer deniz seviyesinde bile kişi bu sorundan yakınıyorsa, yükseklikle beraber şikayetlerin artması beklenir. Düşük doz (125 mg, günde iki doz) Asetozolamid tedavisinin faydası olabilir.

12- Mental durum

Yüksek dağlarda macera, toplumun büyük bir kısmında, her ne kadar ağır ve konforsuz şartlar içerse de çok güzel bir deneyim olarak algılanır. Genellikle katılımcılar alçak yüksekliklerde aile gezileri, ev yakınında kısa süreli kamplar veya tepelerde yürüyüşler yaparak hazırlanırlar. Fakat, bir kısım katılımcı ise aniden, hiç deneyimi olmadan ve kendi performansına yönelik gerçek dışı düşünceler eşliğinde bu seyahate karar verir. Nadiren, bu durumdaki katılımcılar kısa sürede ortama adapte olur ve her şey yolunda gider, ancak çoğunlukla psikolojik olarak bu maceraya hazır olmadıkları için psikiyatrik sorunlarla karşılaşırlar, kendileri ve diğer katılımcılar için strese neden olurlar.

Özet

Bu kısımda sınıflandırılan konular kaçınılmaz olarak dağcılığın kasvetli-karanlık yönüne odaklanmıştır. Kronik sorunlarla boğuşan pek çok insan için dağlarda tatil her şeye rağmen tercih edilmektedir. Önemli olan durumu gerçekçi değerlendirmek, tavsiye almak, kendine ve ekibe karşı dürüst olmak ve seyahati kişinin yapabileceklerine göre planlayabilmektir.


İlginizi Çekebilecek Yazılar:

Yorum yapın