Kanodan Soğutabilecek Nedenler

3 yıldan uzun bir süredir kano kullanıyorum. Bu süre zarfında şişme ve plastik kanolarla deniz ve göllerde sayısız sefer yaptığım gibi, bu sürecin öncesinde de konuyu epey bir araştırdım. Bugünkü yazıda hemen hiçbir yerde bahsedilmeyen, özellikle de satıcıların ve satın aldığı eşya ile duygusal bağ kuranların (toz kondurmayanlar) konuşmaktan imtina ettiği konuları işlemek istedim.

Amacım sizi kano sporundan soğutmak değil. Ortalama ağırlığı 25 kilogram, uzunluğu 3,5 metre olan bir kütleyi satın aldıktan sonra, yaşamanız olası pişmanlık hakkında bilgi vermek istiyorum.

Kanodan keyif almak, ancak şartların lehinize olduğu durumlarda mümkündür. Çoğu insan kanoyu hoşça vakit geçirebileceği bir yaz aktivitesi olarak düşünür, ancak hiç kimse “Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında kano kullanmak işkencedir” veya “Kanoyu denize götürüp getirmek; taşımak, bağlamak, çözmek, denize indirmek, denizden çıkarmak, tekrar bağlamak, tekrar çözmek, tekrar taşımak bir süre sonra bıkkınlık verebilir” diye uyarmaz.

Deniz kanoları hakkında yazdığım yazıda değişik türde kanoları, aralarındaki farkı anlatmaya çalışmıştım. Bugünkü yazıda sizi belki de binlerce lira masraf yapıp zarar etmekten, dert sahibi olmaktan kurtaracağım.

1- Depolama

Plastik kano satın almayı değerlendiriyorsanız, üzerinde kafa yormanız gereken başlıca konu depolama olmalıdır. Satın aldığınız kanoyu nerede saklamayı planlıyorsunuz? Şayet müstakil bir evde yaşıyorsanız, kanoyu güneş ışığından korumak kaydıyla bahçede bile depolayabilirsiniz. Büyük şehirlerde, özellikle de apartmanlarda yaşayıp da kano satın almayı düşünen arkadaşların depolama konusunu kano satın almadan önce mutlaka netleştirmelerini öneririm.

Apartman koşullarında, ortalama uzunluğu 3,5 metre olan plastik kanoları yaşadığınız daireye çıkaramayacaksınız. Asansöre sığmayacak, merdiven boşluğundan dönmeyecek bu kocaman kütleyi büyük ihtimalle kilerde saklamak isteyeceksiniz. Kilere apartman dışından düz bir şekilde giriş olup olmadığını (aşağı indirirken de merdivenden dönmeyecektir), bırakıp gittiğinizde çalınıp çalınmayacağını mutlaka araştırın.

Bulacağınız yöntem hem pratik olmalı (giriş çıkış yaparken sizi yormamalı) hem de güvenli olmalıdır. Aşağıdaki diğer tüm konular sizin aleyhinizde olsa bile, depolama konusunda iyi bir çözüm bulamamanız halinde, sırf bu yüzden kano yapmaktan usanıp vazgeçeceğinizi garanti edebilirim.

2- Nakliyat

Kano satın almayı değerlendirirken, üzerinde düşünmeniz gereken, en az depolama kadar önemli bir başka husus da nakliyat olmalıdır. Nakliyat konusunu kanoyu depoladığınız yerden deniz kenarına götürme ve deniz kenarından suya indirme şeklinde ikiye ayırmak gerekir.

Şayet denize en fazla 300-400 metre mesafede yaşamıyorsanız, kanoyu getirip götürmek için kullanabileceğiniz otomobiliniz yoksa, plastik kano sahibi olmayı ertelemenizi öneririm. Bu iş araba olmadan olmaz. Belki tekerlekli bir çözümle birkaç kez 1-2 kilometreyle sınırlı bir mesafeyi gider gelirsiniz, ancak er yada geç bu işten sıkılacağınızı söyleyebilirim.

Nakliyat konusunu en temiz şekilde çözmek için, binek otomobilinizin üzerine kano yerleştirebileceğiniz bir portbagaj çözümü satın almalısınız. 300-400 TL aralığında satılan Çin işi portbagaj çözümlerine her zaman şüphe ile yaklaşıyorum. Bunlar kano için imal edilmediği gibi, plastik aksamları kırılıp kanonun kurtulmasına, trafikte seyir esnasında savrulup mal ve can kaybına neden olabileceğini unutmayın. Satın alacağınız portbagaj çözümünün kanoya ve aracınıza zarar vermemesi, ani fren, rüzgar ve virajlarda kanonun kurtulmasına izin vermemesi gerekiyor.

Portbagaj nakliyat için tek başına yeterli bir çözüm değil. Arabayı park edeceğiniz nokta ile denize indireceğiniz yer arasında 20-30 metreden fazla bir mesafe varsa, kanoyu tek başınıza elinizde taşımak oldukça yorucu olacaktır. Bunun tek çözümü “kano taşıma arabası” adı verilen taşıma yardımcılarından satın almaktır. Ancak bu sayede kanoyu yorulmadan taşımak, kanoya zarar vermeden denizle buluşmasını sağlamak mümkün olur.

Biraz da bu işi zaman açısından kafanızda kurgulamanız için bilgiler vereyim. Kanoyu “götürüp getirmek”  kulağa basit bir iş gibi görünse de, hem zaman alan, hem de yorucu bir süreçtir.

  1. Kanoyu binadan çıkarıp arabaya götürmek.
  2. Kanoyu ileri-geri ve sağa sola oynamayacak şekilde emniyete almak/bağlamak.
  3. Denize gitmek.
  4. Kanoyu çözmek.
  5. Kanoyu suya indirmek.
  6. Denizde saatlerce kürek çekmek.
  7. Kanoyu sudan çıkarmak.
  8. Kanoyu arabada tekrar emniyete almak.
  9. Eve dönmek.
  10. Kanoyu çözmek.
  11. Kanoyu binaya sokmak.

Tüm bunlar “ilk hevesle” başta yorucu gibi görünmese bile, rutine bağladığında hem yorucu, hem de sıkıcı bir işe dönüşüyor.Bu sürecin en bezdirici kısmı, saatlerce kürek çekip yorulduktan sonra kanoyu eve geri götürmek.

Marinalarda veya yelken kulüplerinde “raf kiralama” gibi bir çözüm olmuş olsa, belki kısmen de olsa bu bir sorun olmaktan çıkar.

3- Maliyet

Kano keyfi yapmak için kano satın almış olmak yeterli değildir. Aşağıda sıralayacağım kalemleri de maliyet hesabına katmalısınız.

  • Portbagaj 500-2500 TL arası maliyet
  • Kano taşıma arabası 400-1500 TL arası maliyet
  • Kürek (adet) 300-1500 TL arası maliyet
  • Yüzdürme yardımcısı ceket (adet) 200-1000 TL arası maliyet
  • Drybag – 100-1000 TL arası maliyet
  • Çapa – 100-500 TL arası maliyet

Yukarıdaki malzemelerden kürek ve yüzme yardımcısı ceket olmazsa olmazlar. Diğer malzemeleri duruma göre peyderpey de tamamlayabilirsiniz,  ancak eksikliği çok çabuk kano sporundan soğumanıza neden olacaktır. Bakın işkembeden sallamıyorum. Binlerce lira masraf edip kano sahibi olduktan sonra, üç beş kez denize açılıp, kano maceranızın sahibinden.com'da açtığınız bir ilanla son bulmasını istemiyorsanız, söylediklerime kulak verin. Bir işi ya tam yapın, ya hiç bulaşmayın. “Kanoyu arabanın şurasına tuttururum”, “birine rica ederim el atar”, “eşyaları poşete koyarım” şeklinde düşüncelere sahipseniz vazgeçin. Cidden olmuyor.

4- Yanlış tipte kano seçimi

Kanoları şişme, plastik sit-on-top ve plastik sit-in olarak 3 temel tipte düşünelim.

Maksadınız “ayağım denizden kesilsin, 1-2 saat koylar arasında gidip geleyim, arada bir olta sallayayım” ise şişme veya plastik sit-on-top tipi kanolar işinizi görecektir.

Yukarıdaki depolama, nakliyat ve maliyet hakkında yaptığım uyarıları mantıklı bulduysanız, ancak kano olayı için için sizi yiyip bitiriyorsa, şişme kano alın gitsin. Hatta sıfır satın almayın, ikinci el alın. Şişme kano sayesinde hem bu duyguyu en zahmetsiz ve kolay yoldan tatmış olursunuz, hem de maliyeti düşük olur; baktınız denizde olmak hiç de hayal ettiğiniz gibi bir şey değil, kolaylıkla satar kurtulursunuz.

Eğer kafayı plastik kanolara taktıysanız, kanoyla ne yapmayı hayal ettiğinizi netleştirmenizi öneririm.

Sit-on-top kanolar genel maksatlı, inip binmenin kolay olduğu, batma ve su alma riski bulunmayan, alabora olduğunuzda kolaylıkla tahliye olup, üstüne tekrar oturabileceğiniz kanolardır.

Sit-in kanolar ise, uzun ekspedisyonlar için elverişli, dalgaların neden olduğu mide bulantısı gibi etkileri daha az hissedeceğiniz, ancak su alıp batma/ağırlaşma riski olan, alabora olduğunuzda belki panikle kendinizi kanodan tahliye edemeyeceğiniz, tahliye etseniz dahi binene kadar kanonun su ile dolacağı, tecrübe gerektiren, hataya ve tecrübesizliğe daha az toleranslı kanolardır.

Lafı daha da uzatmıyorum. Depolama, nakliyat ve maliyet sizin için problem olacaksa, ilk kano deneyiminiz için şişme kano almalısınız.

Depolama, nakliyat ve maliyet sizin için hiçbir şekilde problem olmayacaksa, balığa, nispeten daha uzun mesafeler kat etmek, kah keyif-kah biraz macera yaşamak için sit-on-top kano tercih edebilirsiniz.

“Balık avlamakla, 1-2 saat gezmekle işim olmaz, ben ekspedisyon adamıyım”, “kah sabah çıkar, akşam döner-kah 1+gün/1 sene uzun hedefler peşinde koşarım” diyorsanız sit-in tipi kanoya yönelin.

5- Güneş ve sıcak

Çoğu insan kanoyu yazın yapılan bir hobi olarak görüyor. Ben en fazla Haziran ortasına kadar seyre çıkıyorum. Mayıs 15'ten sonra güneş rahatsız etmeye başlıyor. Haziran 15'ten sonra yarım saatten sonra insan perişan oluyor. Temmuz ve Ağustos aylarında hiç bu işe kalkışmadım. Eylül 15'ten sonra Ekim'e kadar kısa mesafeler kat ediyorum. Ekim ayı ile birlikte bu iş bir keyfe dönüşüyor. Haziran 15 – Eylül 15 arasında kano olayı işkenceden farksızdır. Yazın ancak akşam 18'den sonra, hava kararıncaya kadar geçen 2-3 saatlik zaman diliminde kano yapabilirsiniz.

Kano için en ideal mevsim İlkbahar ve Sonbahar aylarıdır. Sit-in tipi bir kanoyu, gerekli koruyucu ekipmana sahip olmak koşuluyla kış aylarında da kullanabilirsiniz. Ege ve Akdeniz'de bazı kış günleri İlkbahardan farksızdır. Kışın fazla açılmamak ve havanın güneşli olması kaydıyla sit-on-top kanoyla denizde olmaktan çok hoşlanıyorum.

Bakın, bu uyarımı hafife almayın. Kanoya yalnızca yaz aylarında vakit ayırabileceğinizi düşünüyorsanız, boşuna satın alıyorsunuz. Yazın bu iş olmuyor.

6- Sürekli oturmak

Şişme kanolarda böyle bir sorun olmamasına karşın, sit-in ve sit-on-top kanolarda saatlerce oturmak, en iyi oturağı kullanıyor olsanız dahi çok büyük bir sorun.

İkinci saatten sonra poponuzun kaba eti acıyor. Bir süre sonra kemikler ve kuyruk sokumu da acımaya başlıyor. Durmadan popoyu kaldırıp baskıyı azaltmaya, kan akışını sağlamaya çalışıyorsunuz. Bunu bisikletteki uzun sürüşlerde selenin neden olduğu acı/ağrıya benzetebilirim.

1000-2000 TL maliyetli bir şişme oturak satın alarak, oturmanın meydana getirdiği rahatsızlık hissini nispeten azaltabilirsiniz. Şişme kanolarda böyle bir sorun yok.

7- Kanoyla balık avlamak daha verimlidir yanılgısı

Kıyı avcılığından verim alamayan pek çok kişi, sorunun kıyıda avlanmak olduğunu düşünüp, açıkta avlanmanın çözüm olacağını düşünür. Arkadaşlar, balık ya kıyıda (belirli  saatlerde) veya çok açıkta oluyor. “Çok açık” ile, tekneyle ulaşmanın mümkün olduğu, kanoyla ulaşmanın riskli ve yorucu olduğu mesafeleri kastediyorum.

Youtube'da gördüğünüz tipler ya tekneyle açılıyor, ya bulundukları bölgede yoğun bir balık popülasyonu var, ya da  saatlerce, bazen günlerce uğraşıp tuttukları balıkları video düzenleyicilerde kesip kırpıp “5 dakikada tuttuğu” izlenimini veriyor. Yani adamın mesleği “youtuber” olmuş. Bu sayede kazanç elde ediyor. Lütfen oltalarına siz de takılıp, gaza gelip binlerce liralık masraf yapmayın. Kıyıdan yaptığınız avda verim alamıyor musunuz? Öyleyse bulunduğunuz bölgede balık yok, bu kadar basit. Yani kano satın almanız hemen hiçbir şey fark ettirmeyecek.

Tekneler kadar açılmadıkça, kano sahibi olmanın kıyı balıkçılığına kıyasla bence hiçbir avantajı yok. Tekneler kadar açılmak çok ciddi riskler barındırıyor. Tekneler sahip oldukları motorlar sayesinde hava patladığında çok hızlı biçimde kıyıya dönebilecekken, kanolarla aynı işe kalkışırsanız çok büyük riskler alırsınız, benden söylemesi.

8- Bağlama kütüğü

“O da ne” dediğinizi duyar gibiyim. Bağlama kütüğü bir nevi ruhsattır. Trafikte nasıl bir plakaya sahipsiniz, çevirdiklerinde ruhsat gösteriyorsunuz, denizde de bağlama kütüğü plaka ve ruhsat yerine geçer.

Uzunluğu 2 metre 49 santim üstündeki istisnasız tüm su taşıtları (kanolar da dahil) bağlama kütüğü kaydı yaptırmalıdır. Devriye görevi icra eden sahil güvenlik botu benden böyle bir belge istedi. Bir kez daha bağlama kütüğü kaydım olmadığı taktirde kanoyu bağlayacaklarını ifade ettiler. Ben de bunun üzerine bulunduğum ilçedeki liman başkanlığına gidip belgeyi nasıl alacağımı sordum. Kano için belge gerekmediğini söylediler. Bunun üzerine sahil güvenlik komutanlığına gidip “böyle böyle diyorlar” dedim. “Yanlış biliyorlar” deyip beni tekrar liman başkanlığına yönlendirdiler. Ben de Cimer aracılığıyla Ulaştırma bakanlığı'na yazı yazıp “Sahil Güvenlik belge istiyor, Liman Başkanlığı gerek yok diyor” dedim. Gelen cevapta “Liman başkanlığına gidip kaydınızı yaptırabilirsiniz” dediler. Liman başkanlığına gittiğimde, belli ki azar yemişler, “kano için kayıt gerekliymiş, özür dileriz sizi oyaladık” dediler.

Bağlama kütüğü için şu belgeler gerekiyor

  1. Kanonun gerçek rakamdan faturası (10.000 liralık kanoya 200 lira fatura kestirmeyin),
  2. Kanonun marka modeline ait 2013/53/EU CE belgesi (büyük olasılıkla Türkiye'de satılan hiçbir Çin işi kanonun bu belgesi yok, gene büyük olasılıkla hiçbir satıcının ne bağlama kütüğünden, ne de CE belgesinden haberi yok) The Recreational Craft Directive (2013/53/EU) –
    Gezi Tekneleri CE Belgesi, 2013/53/AB Yönetmeliği
  3. Liman başkanlığından temin edilecek dilekçeye kanonun marka, model, menşe ve seri numarası bilgilerini yazıyorsunuz.
  4. Turkiye.gov.tr'den geminize (kanonuza) bir isim rezerve ettiriyorsunuz. https://www.turkiye.gov.tr/udvh-gemi-ismi-islemleri?yeni=Tescil
  5. Teknenin her iki görünür yanına onaylanan ismi yazdırıyorsunuz (kırtasiyelerde büyük puntolu harfler satılıyor)
  6. Kanonun kıç bölümüne Türk bayrağı çekiyorsunuz.

Şaka gibi değil mi? Ufacık kanoya isim verip bayrak asmak komik. Satıcıların bundan haberi olmaması ise trajikomik.

Bağlama kütüğü kaydı yapmadan sefer yaparsanız, özellikle de açıkta seyrederseniz yolunuz  sahil güvenlik ile mutlaka kesişecektir. Yarın öbür gün kanonuz bağlanır, kurtaramazsınız. CE belgesi (2013/53/EU) olmayan, faturası bulunmayan (adınıza), üzerinde seri numarası bulunmayan kano satın almayın. Bunlara bağlama kütüğü kaydı yapmak mümkün değil.

Kanıtlar

Kanıtlar sahibinden.com'da kano bölümünde canlı bir şekilde görülebilir. Zaten beni bu yazıyı yazmaya iten başlıca neden, orada gördüğüm ilanlar oldu. Kano satan hemen herkes “bir kez kullandım”, “iki kez denize açıldım”, “hiç kullanmadım” diyor. Hakikaten sattıkları kanolar yepyeni. Aşağıda bu ilanların bir kısmını görebilirsiniz. Bir insan satın aldığı eşyayı iki kere kullandıktan sonra neden satar? Elbette hayalleri ile gerçekler örtüşmediği için.

Bahse girerim, yepyeni kanoları doğru düzgün kullanmadan satmalarının nedeni, yukarıda sıraladığım maddelerden en az üçüdür.

Sonuç

Kano satıcıları ve yukarıda saydığım nedenlerden ötürü kanolarını satıp kurtulmak isteyenler beni topa tutacaklar, ama gerçekler bunlar. Abarttığımı düşünebilirsiniz, ancak zorlasam, buraya 4-5 neden daha sıralayabilirim.

Yukarıda şüphe ile yaklaştığınız birden çok madde varsa, bence bu işten vazgeçin. Şayet heyecanınızı bastıramıyorsanız, girin sahibinden.com'a, bir tane ikinci el şişme kano alıp birkaç sefer denize, göle açılın. Bir bakın, anlamaya çalışın; denizin üstünde olmakla karadan denizi seyretmek apayrı konular. Belki bu işten çok keyif alacaksınız, işte o zaman plastik kanoları araştırmaya başlayın. Belki de denizde olmak hiç hoşunuza gitmeyecek.

Şişme kanoları bir süre tecrübe ettikten sonra, plastik kanolardan keyif alıp almayacağınızı, hangi avantajlar sunduklarını anlamanın en güzel yolu Marmaris, Kaş, İzmir gibi yerlerde kano kiralamak. Örneğin Kaş'ta sit-in kano kiralayıp, içini kamp malzemesi doldurup dört-beş günlük Kekova turuna çıkabilirsiniz.

Plastik kano almak, muhafaza etmek, getirip götürmek ve hatta satmak bile zor. Satın alacak kişi başka şehirde yaşıyorsa kargo ile gönderemiyorsun, çok pahalı. Ambara versen, taşıma esnasında kırılsa, zarar görse ayrı bir dert. Uzun lafın kısası, plastik kano satın almadan önce çok iyi düşünün.


İlginizi Çekebilecek Yazılar:

“Kanodan Soğutabilecek Nedenler” üzerine 29 yorum

  1. Emeğinize sağlık, sorulabilecek tüm sorulara yanıt vermişsiniz. Sayenizde karar vermek her türlü kano meraklısı için çok daha kolay.
    Teşekkür ederiz.

    Yanıtla
  2. Merhaba Çağatay hocam, ben bir öğrenci olarak benim size sormak istediğim bir sorum olacaktı. Mesela 305 cm boyunda bir kano aldık diyelim internet üzerinden bunu denizde kullanmak yerine örnek veriyorum İstanbul’un herhangi bir barajında kullanmak istedik. Bunun içinde bir bağlama kütüğü almak gerekiyor mu? Bağlama kütüğü almadan kanoyla direkt barajda kullansak olmuyor mu? veya plastik kano yerine şişme kano kullansak yine de olmuyor mu? İlla ki kanoyu aldıktan sonra bu tür evrak işlerini tamamlamamız mı gerekiyor?

    Yanıtla
  3. Çok teşekkürler Çağatay Bey bilgileriniz için.Ben kendim strafordan 3 metreden büyük bir Balıkçı kanosu yapmayı göz önüne almıştım. Yazınızı okuduktan sonra ancak tek çözüm olarak 2,5 metreden küçük bir kano olabileceğinden başka bir ihtimal kalmadı. Ben de tam 2,49 uzunluğunda bir kano yaptım.Umarım Sahil güvenlikle Bağlama kütüğü konusunda bir sorun yaşamam.Ama 2.49 luk bir kanoda bile zorunlu olarak bir sürü teçhizat gerektiğini duydum.Bir kaçı anlamlı ve gerekli (Can yeleği,Fener,Düdük ,pusula) Bazılarıda o kadar abartılmışki (Radar reflektörü,siyah küre,tehlike işaret bayrağı, kolrep kitabı vs kanoculuktan vazgeçmemizi mi istiyorlar?

    Yanıtla
  4. Şöyle bir durum var, 5 Mayıs 2017 tarihli 30057 sayılı resmi gazetede yayınlanan “GEZİ TEKNELERİ VE KİŞİSEL DENİZ TAŞITLARI YÖNETMELİĞİ” 2. maddesi altında açıkça “Gondollar, deniz bisikletleri ve insan gücü ile sevk edilecek şekilde tasarımlanmış kanolar ve kayaklar” bu yönetmelikten muaftır şeklinde, açıkça belirtmiş. Bu yönetmelikte bahsi geçen satışı ve ithalatı için CE belgesi gerekmeyen deniz araçları malesef bi çıkmaza girmiş durumda.

    Yanıtla
    • Defalarca Sahil Güvenlik ile görüştüm. CİMER kanalıyla Ulaştırma Bakanlığı ile yazıştım. Belirtilen uzunluğun üstünde ne olursa olsun Bağlama Kütüğü şartı istiyorlar. https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2017/05/20170505-5.htm Resmi Gazete’de bahsettiğiniz madde belki bağlama kütüğü kaydı esnasında CE belgesi şartından muaf olmasını sağlayabilir. Yurt dışında, örneğin Amerika’da da benzer uygulama var. Bizdeki kadar komplike değil. Faturayla beraber Coast Guard’a gidip kayıt yaptırılabiliyor. Bizdeki gibi, bayrak çekme, isim bulma, isim yazma gibi absürt uygulamalar yok.

      Yanıtla
  5. Hani derler ya, “bir solukta okudum”. Aynen öyle oldu. Yazı için teşekkür ederim. Kafamdaki bir çok soru işareti aydınlandı. Diğer yazını merakla bekliyorum.

    Yanıtla

Yorum yapın